10 Temmuz 2009 Cuma

FOTOGRAFYA: BATI ŞERİA, FİLİSTİN, İŞGAL ALTINDA HAYAT - R. DANIELL

10 TEMMUZ 2009 - FOTOGRAFYA

http://www.fotografya.gen.tr/cnd/index.php?id=460,0,0,1,0,0

Batı Şeria, Filistin – İşgal Altında Hayat,
Rada Daniell - Kumru Başer

Rada Daniell:
Yirmi iki yıldır komşum olan Rada, -benim için "Radmila canım"-, bana göre çağımızın kahramanlarından biri. Londra'ya göçtüğünde ülkesinin adı Yugoslavya idi, şimdi ise Karadağ. Ülkesinin paramparça olmasına neden olan milliyetçi vahşet döneminde, yüreğinde hiçbir insanlık düşmanı duyguya yer vermemeyi ve kim olursa olsun mazlumun yanında olmayı başarmış bir kişi. Pusulası öylesine sağlam ki;  dünyadaki her mazluma ve davasına ayıracak zamanı, enerjisi var.
Rada; 1970’ler ve 80'lerde Yugoslavya'da siyasat bilimi, gazetecilik, Arap dili ve edebiyatı eğitimi gördü. Önce Yugoslavya basınına, daha sonra da Karadağ medyası ve siyasi dergilerine olmak üzere, 1990'ların başından bu yana düzenli olarak haftalık haber ve yazılar göndermekte.
Bunun yanı sıra, yaklaşık yirmi yıldır, mültecilere destek ve mülteci hakları konusunda, Londra’daki ilgili kuruluşlarda gönüllü olarak çalışmakta. Şu anda Londra'da, yaşlılar, göçmenler ve mülteciler gibi zor durumdaki insanlara yardım çalışmalarını Kızılhaç bünyesinde örgütlemekte.
Geçen yıl, Irak'daki işgali protesto amacıyla düzenlenen bir mitingde, birisi eline Uluslararası Kadın Barış Hizmetleri (International Women's Peace Service, IWPS http://www.iwps-pal.org) adına imzalı bir bildiri tutuşturmuş. Bu grubun gönüllüleri arasına katılmaya karar veren Rada, geçtiğimiz Mart ve Nisan aylarında işinden bir kaç ay izin alıp, ailesini de Londra'da bırakarak, Batı Şeria'da barış gözlemcisi oldu.
Rada, Batı Şeria’da grubun üslendiği Haris Köyü’ne yerleşti. Batı Şeria'nın dört bir tarafında diğer uluslararası gönüllülerle birlikte, İsrail ordusu ve işgalciler karşısında olmaya, Filistinlilere kalkan olmaya ve insan haklarının çiğnenişine tanıklık etmeye ve bunu tüm dünyaya iletmeye çalıştı. Böyle yapmayı da herkese tavsiye etmekte.
Kumru Başer.
Batı Şeria, Filistin –  İşgal Altında Hayat
Yazı ve Fotoğraflar : Rada Daniell
Yayına Hazırlama ve Çeviri : Kumru Başer

Batı Şeria’da geçirdiğim iki ay gözlerimi açtı.
Eski bir Yugoslav olarak, savaşlara ve işgallere yabancı değildim.
Filistinlilerin işgal altında nasıl yaşadıkları hakkında ne kadar az şey bildiğimi anlamak  şaşırtıcı oldu. Oysa ki, yıllarca onlarla ilgili herşeyi ilgiyle izlemiştim.
Neden şaşırtıcı oldu bu? Hayal gücümün sınırlı olmasından mı? Yoksa, hep bölük pörçük haberler duyup hiçbir zaman resmin tamamını görememekten mi? Belki de, gerçek durumla yüzleşmek ve hiçbir şey yapamamak o kadar korkunçtu ki; kafamın bir kenarına itmiştim onları.
Muhtemelen bunların hepsi. Sanırım en önemlisi de, günlük gazete ve televizyon haberlerinin, Filistinlilerin günlük yaşamda nelerle karşı karşıya oldukları hakkında bizlere pek fazla şey duyurmaması.
Bunun haber değeri yok çünkü. Sorun ya yıllardır devam ettiğinden, ya da Irak ve Afganistan’da her gün yaşanan vahşetin gölgesinde kaldığındandır. Belki de, işgalin fazlaca haber konusu olmasını istemeyen İsrail hükümetinin hassasiyeti herşeyin üzerinde dikkate alındığındandır. 
İşte! Gittim ve gördüm. İnanın bana; bugün Batı Şeria’da, İsrail ordusunun işgali altında olmayan ve İsrail askerlerinin kimseye hesap vermeden canlarının istediği gibi davranamayacağı tek santimetre kare toprak yok.
İşgal altında yaşamı anlatmak kolay değil. İnsanları o kadar farklı şekillerde etkiliyor ki! Her insan farklı tepkiler veriyor ve farklı şekilde yüzleşiyor işgalle.
Örneğin çocuklar. İsrail işgal ordusunun Filistinli çocukları hedef aldığına defalarca tanık oldum. Çocukları en büyük tehdit olarak görüyor ve onlara karşı acımasız bir savaş yürütüyorlar.
Ve kadınlar. Özellikle de çocuklu kadınlar. Kadınların iş bulup çalışmaları neredeyse imkansız. Çünkü, İsrail kontrol noktalarından geçerek en yakın yere bile ne kadar sürede ve nasıl gidileceği, ne kadar sürede eve geri dönülebileceği hiç belli değil.
Filistin’de olan bitenin anlatılması gerekir. Batı Şeria’da kaldığım süre içinde bu nedenle bir çok fotoğraf çektim. Umarım; amatörce çektiğim bu fotoğraflar, İsrail işgali altındaki yaşamın nasıl bir şey olduğu hakkında sizlere bir fikir verebilir.
West Bank, Palestine – Life Under The Occupation
By Rada Daniell
Spending two months in the West Bank recently was an eye opening experience, to say the least.
Not that the war and occupation were alien concepts to me, coming from the ex-Yugoslavia.

The most shocking fact was how little I knew about what the life of Palestinians was like under the occupation, in spite of being ‘hooked’ for decades on the ‘story’ of Palestine.
How could this be possible? Lack of imagination? Being drip-fed news and never getting the whole picture? Avoiding seeing the truth because it is too horrible and feeling impotent to do anything about it? 
Possibly all of those, but most of all I think, when we pick up our daily newspaper or switch on a TV we rarely hear about the struggle Palestinians face just to go through the most ordinary daily life.
This does not seem to be newsworthy. Maybe because it has been going on for a long time. Maybe because the daily bloodsheds in Iraq and Afghanistan have stolen the limelight. Maybe because the sensitivities of Israeli government are paramount and they are not pleased with too much reporting of their occupation.
Take my word for it - the truth is that there is not an inch of West Bank which is not occupied and where Israeli army cannot do what they like, when they like it and without suffering any consequences.
The story of the life under the occupation is difficult to convey. There is so many aspects of it and so many ways in which it affects people. Also, people are affected differently and cope in different ways. 
It comes to mind here how I repeatedly witnessed Israeli occupying army targeting Palestinian children. They saw them as the biggest threat and waged a cruel war against them.
Or that women with young families find it almost impossible to hold a job because no childcare arrangement can cater for unpredictability of time it takes even from the shortest travel through the network of Israeli checkpoints.

There is truth to be told about Palestine. When I was in the West Bank I took lots of pictures and I hope that my amateurish tourist shoots have maybe captured some of the reality of life under the Israeli occupation.



Kudüs - Jerusalem



Kudüs’lülerin hem barışa hem de özgürlüğe ihtiyaçları var. İsrail, Eski Şehir ve Doğu Kudüs’ü 1967’den bu yana işgal etmekte ve başkenti kabul etmekte.
The Jerusalemites certainly need peace but they also need freedom. Israel occupied the Old City and the East Jerusalem in 1967 and considers it to be their capital.



Askerler ağır silahlarıyla her yerde. Filistinli gençler, her zaman askerler için ilk şüpheliler.
Armed soldiers are everywhere and Palestinian youths are the usual suspects.




Müslümanlar için en kutsal mekanlardan olan Kubbet-üs Sahra ve Mescid-i Aksa’ya girişler iyice kısıtlanmış ve tamamen İsrail tarafından denetlenmekte.
The access to the Dome of the Rock and Al Aqsa Mosque, which are amongst the holiest Muslim sites, is severely restricted and fully controlled by Israel.
Filistinliler Kudüs’ü ziyaret edebilmek için özel izin almak zorundalar. Ziyaret izni nadiren verilmekte. Dindar olmayan Filistinliler bile, bu kutsal mekanları ziyaret edememekten çok büyük rahatsızlık duymakta.
Palestinians require special permits to visit Jerusalem, which are rarely issued. Palestinians, including those who are not religious, found it particularly painful not to be able to visit and pray in the Dome of the Rock and Al Aqsa.



İsrail askeri, Filistinli ziyaretçinin Mescid-i Aksa yakınlarında cep telefonuyla çektiği fotoğrafları kontrol etmekte.
Israeli soldier has decided to check the photos Palestinian visitor took with his mobile phone near Al Aqsa Mosque.


Kontrol Noktaları - Checkpoints



Batı Şeria’da 690 adet İsrail’e ait askeri kontrol noktası bulunmakta. Bunların dörtte biri,  son bir yıl içinde kurulmuş. Filistinlilerin özgürce bir yerden başka bir yere gidebilmelerini engelleyen bu kontrol noktaları çeşit çeşit: Toprak yığma kontrol noktaları, uçan kontrol noktaları, beton kontrol noktaları. En korkunç olanı da, İsraillilerin “Terminal” adını verdikleri büyük geçiş noktaları.
There is 690 checkpoints in the West Bank, 25 percent more than a year ago. The range of obstacles to the free movement of Palestinians is extensive - form earth mounds, flying checkpoints, concrete roadblocks to the most infamous ones, which Israeli’s call Terminals.



Bu kontrol noktaları Batı Şeria’nın iç bölgelerinde olduğu halde, İsrail herbirini kendi sınır geçişi olarak değerlendirmekte. Beytüllahim’deki terminal (yani kontrol noktası), sıkı güvenlikli bir hapishanenin girişini andırmakta. Oradan geçtiğim gün İsrail askerleri, megafonlarla Filistinlilere bağırıp onları geri çevirmekteydi. Filistinlilerin çoğu, Kudüs’deki İsrail’e ait işyerlerinde çalışmak zorunda. İşsizlik oranının yüzde elli civarında olduğu düşünülürse, başka seçenekleri yok.
Even though they are positioned deep inside the Occupied West Bank it is obvious that Israeli consider them as border crossings. Betlehem Terminal resembles an entrance into a high security prison. When I went through, the young soldiers where shouting at Palestinians over the loudspeakers and sending them back. Most of Palestinians were builders who work in Jerusalem for Israelis. With a massive unemployment of over 50 percent not many other employment options are open to them.


Kalandiye, Kudüs’ü Ramallah ve Batı Şeria’nın geri kalanından ayırmakta. Kalandiye’nin Batı Şeria’nın en kötü şöhretli kontrol noktası olma özelliğine sahip olması sebepsiz değil. Bizzat insanları aşağılamak, küçük düşürmek amacıyla tasarlanmış çünkü.
Qalandia separates Jerusalem from Ramalla and the rest of the north West Bank. It is deservedly the most infamous of all West Banks checkpoints. It was designed to demean and humiliate with its narrow cage like lanes and endless revolving doors, which soldiers open if and when they feel like it.




Kalandiye, kafesi andıran dar koridorlardan ve İsrail askerlerinin gönülleri olursa açtıkları sonsuz sayıda döner kapılardan oluşmakta.



Huwwara, Batı Şeria’daki Filistin direnişinin kalesi sayılan, üniversite kenti Nablus’a gitmek için geçilen bir terminal (yani kontrol noktası). Buradan geçenler, kötü muamele görmeyi göze almak zorundalar. Nablus’da üniversite öğrencisi olan genç bir Filistinli, kontrol noktasındaki saatler süren bekleyişler ve sık sık yaşanan dayaklardan dolayı okulu bırakmak zorunda kaldığını bana anlatmıştı. İsrail askerleri, zaman zaman, hiçbir sebep olmadan uzun süre kontrol noktasını kapatmakta. Yakın zamanda, bir İsrail askerinin bir Filistinlinin üzerindeki yüklü miktarda parayı aldığı anlatılıyordu. Fotoğraftaki bekleyen kişiler düğün sahipleri. Damat ve yakınlarının kontrol noktasından geçmesini beklemekteler.
Huwwara is the ‘Terminal’ controlling access to Nablus, which is both a stronghold of Palestinian resistance and a University town. Those going through Huwwara can expect a rough treatment.  I young man who used to study in Nablus told me that he had to abandon his course because of long waits and frequent beatings. It was not unusual that soldiers close the checkpoint for long periods of time without explanation. Recently a soldier stole large amount of money from a Palestinian who he searched.

The wedding party at this picture was waiting for the groom and his guests to clear the checkpoint.


Fotoğraftaki inek, İsrail kontrol noktaları konusundaki hissiyatını saklamayıp geçmeyi reddediyor. Sonunda İsrail askeri, Filistinlinin yanına gelerek ineğin gönlünü etmesine yardımcı oldu. Birlikte ineği geçirdiler.
This cow openly showed what she thinks of Israeli checkpoints and refused to go through. In the end the Israeli soldier came to help the Palestinian and they worked in perfect harmony on trying to cajole the cow to behave. 


Savaş ve Çocuklar - War On Children



Batı Şeria’nın Haris köyünün ilkokulu her gün teneffüslerde ve okul çıkışında İsrail askerleri tarafından denetlenmekte.
In the West Bank village of Haris army made daily visits to the primary school during the breaks and at the end of the school day.



Haris köyünde sık sık sokağa çıkma yasağı ilan edildiği için okullarda düzenli olarak eğitim verilememekte ve çocukların eğitimi aksamakta. İsrail askerleri köyde operasyon yaparak çocukları gözaltına alıp ailelerini tartaklamakta. Çocukları neden götürdüklerini sorduğumuzda, yakındaki yahudi yerleşimine taş attıklarını söylüyorlar. Fakat her nasılsa, o kadar yoğun askeri önlemlere karşın, hiç kimseyi bizzat taş atarken yakalayamıyorlarmış.
Frequent curfews in Haris prevented schools from opening and disrupted children’s’ education. During army incursions children were arrested and their families brutalised. When asked why they target children soldiers explained that they threw stones at the settlers’ road nearby, but nobody was ever caught in spite of heavy army presence.


Bu yılın ilk iki ayında, Batı Şaria’da, 12 ila 17 yaşları arasında, yedisi kız olmak üzere, 423 çocuk gözaltına alındı. Geçen yılın aynı dönemine göre neredeyse iki misli artış var.
In the first two months of this year 423 children aged 12-17 were in Israeli detention, 7 of them girls. This is almost twice more than in the same period last year.


Mart ayının sonunda, Haris köyünde yapılan büyük bir operasyonda 100’den fazla çocuk gözaltına alındı ve ilkokul binası sorgu merkezi olarak kullanıldı. Bu çocuklardan üçü hala cezaevinde. Fotoğraftaki gözü bağlı olan çocuk korkudan o kadar titriyor ki, askerlerden biri ona acıyıp, “korkma” diyor.
During a massive incursion at the end of March when more than 100 children were arrested, the primary school was turned into the interrogation centre. Three of them are still in prison and one is only 14 years old. The arrested youngster pictured here shivered so much that a soldier felt sorry for him and told him not to be afraid.


Fotoğraftaki küçük kız, İsrail askerleri tarafından yapılan bir gece baskını sırasında dövüldü. Kızın 14 yaşındaki erkek kardeşini gözaltına aldılar ve sonra bıraktılar. Kızın babasını da dövdüler. Kızın 2 yaşındaki küçük kardeşi, İsrail askerlerinin yüzlerine sürdükleri kamuflaj boyalarından öylesine korktu ki, hala kendine gelemedi.
She was hit when army came in the middle of the night. They arrested and later released her 14 years old brother and beat up her father. Her 2 year old brother was deeply traumatised by the camouflage paint on the soldier’s faces.


Ayrım Duvarları ve Tel Örgüler - Apartheid walls and fences



Muhtemelen İsrail, dünyanın en çok dikenli tel tüketilen, en çok barikatın  ve duvarın bulunduğu ülkesi. Bunlara “güvenlik barikatları” dense de aslında bu duvarlar, Filistin topraklarının taa içlerine kadar uzanmakta ve daha çok İsrail’in ilerde kendisine çizmek istediği geniş sınırlara benzemekte.
Ironically Israel is probably the world’s biggest consumer of barbed wire and all kinds of other metal fences and concrete walls.  They call them ‘security fences’ while in fact they go deep into the Palestinian land marking what looks like an intended future state border.



Filistin köylerine ait ekilebilir toprakların yüzde 60 ila 70’i ayrım duvarlarının ardında kalmış. Köylülerin toprakları, geçim kaynağı ellerinden alınmış. Ramallah yakınlarındaki Bil’in köyündeki ayrım duvarı, İsrail mahkemeleri tarafından yasadışı ilan edildiği halde, halen yerli yerinde durmakta. Köylüler her cuma günü, barışçı gösterilerle bu durumu protesto ederken İsrail ordusunun şiddetine hedef olmaktalar.
Large number of villages have 60 or 70 percent of their fertile agricultural land locked behind the apartheid walls and fences and have been denied the means to make a living.
In the village of Bil’in, near Ramalla, the separation fence was declared illegal by the Israeli courts but in spite of that it has remained firmly in place. The villagers demonstrate peacefully in protest every Friday end are met with the brutal response by the Israeli army.


Bil’in köyünün halkı, gösteriler sırasında Bessem Abu Rahmeh’in posterlerini taşımakta. Bil’in köyü sakinlerinden olan Rahmeh, 17 Mart günü yapılan gösteride İsrail askerlerinin attığı göz yaşartıcı gaz bombasının göğsüne isabet etmesi nedeniyle öldü.
Bil’in demonstrators carrying posters of Bessem Abu Rahmeh, a villager killed by the Israeli soldiers on 17th March by the high velocity tear gas canister fired into his chest.


Bil’in köylüleri her hafta şiddete maruz kalmakta. Daha köylüler, ayrım çitine doğru yürüyüşe geçmeden, İsrail ordusu göz yaşartıcı gaz bombalarını, etrafı lastikle kaplanmış çelik mermilerini ve de gerçek mermilerini ateşleyivermekte. Mart ayında, atılan yüksek hızlı gaz bombalarından biri Amerikalı barış eylemcisi Tristan Anderson’un başına isabet etti. Tristan o günden beri Tel Aviv’de bir hastanede komada.
The villagers of Bil’in nearby also experience army brutality during the weekly peaceful anti-wall protest. Even before the villagers start walking towards the fence the army starts to fire tear gas, steel rubber coated bullets and more and more frequently, live ammunition. In March, American peace activist Tristan Anderson was hit in the head by the high velocity tear gas canister and has been in a coma in a Tel Aviv hospital ever since.


Kalkilye yakınlarındaki Ma’şa’da bulunan bu evin dört tarafı duvarlar, metal çitler ve dikenli tellerle çevrili. İsrail, aileye evi terketmesi için  büyük para teklif etmiş ama, ev sahipleri evlerinde kalmayı tercih etmişler.
This house in the Ma’sha area near Qalqiliya is completely surrounded by the wall, metal fences and barbed wire. Israel offered the family a large sum of money to leave but they refused the offer and chose to stay in their home.


İsrail askerleri önceleri evin girişinde 24 saat nöbet tutmaktaydı. Daha sonra kapıya bir kamera yerleştirdiler ve aileye de tel kapının anahtarını verdiler.
Israeli soldiers initially guarded the entrance gate 24 hours a day and more recently they installed a camera and gave the family the gate key.



Bazı yerlerde 25 metre yüksekliğe ulaşan bu duvarlar, Batı Şeria’nın içlerine kadar uzanmakta. Filistinliler bu duvarları, kendileri için “üçüncü felaket” olarak görmekte.
Walls like this as high as 25 metres cut deeply into the West Bank. For Israelis building them is very much work in progress and Palestinians consider them to be potentially a 3rd naqba/catastrophe destroying the chance of having a viable Palestinian state
1948 ve 1967 yıllarından sonra, kendi ayakları üzerinde durabilen bir Filistin devleti kurulması ihtimalini yerle bir eden yeni bir felaket.


Yasa Dışı Yerleşim Alanlarıyla Arazi Gaspı - Land grab by illegal settlements



Bugün Batı Şeria’da yarım milyonu aşkın İsrailli yerleşimci var ve bu sayı her geçen gün artmakta. Siz bu satırları okurken, mevcut yerleşimler daha da genişletilmiş ve yenileri inşa edilmiş olacak. Geçen yıl, bu yasa dışı yerleşimlere 1500 tane daha eklendi. Bunlardan 250’si, yeni yerleşim yeri açmaya hazırlık amacıyla yapılan ve “ileri karakol” diye adlandırılan yerleşimlere ilave edildi. İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, yeni Amerikan yönetiminin bu konudaki şikayetlerine rağmen, yerleşim yeri inşasının 2009 yılında da devam etmesinden yana olduğunu ortaya koydu.
There is currently over half a million illegal Israeli settlers in the West Bank and this number is growing. The existing settlements are being expanded and new settlements built ‘as we speak’. In the last year the illegal settlements were enlarged by more than 1,500 units, 250 of which are in the so called ‘outposts’ set up in preparation for the new settlement building.  Israeli Prime minister Benjamin Netanyahu made it quite clear that he intends to continue the settlement building programme in ’09, inspite of grumblings by the new American administration. 



İlginç olan ne biliyor musunuz? Aslında İsrail’de toprak kıtlığı yok. Kızıldeniz kıyı şeridi boyunca, Kudüs’den Tel Aviv’e ya da güneye Gazze’ye doğru saatlerce giderken, bomboş, kimsenin yerleşmediği topraklardan geçilmekte. Oysa; Batı Şeria’daki en eski ve en büyük yahudi yerleşimlerinden Ariel’in bulunduğu Salfit bölgesinde yerleşimcilerin nüfusu Filistinlilerinkini geçmekte.
This being said, there is no lack of space in Israel. One can travel alongside the Red Sea or form Jerusalem to Tel Aviv or south towards Gaza for hours through vast uninhabited parts of Israel. In the West Bank district of Salfit where Ari’el, one of the oldest and the biggest settlements is located, the number of settlers surpasses the number of Palestinians.


Yerleşimcilerin çoğu; dünyanın çeşitli yerlerinden gelen, İsrail tarafından anavatanlarına yerleşmeye davet edilen ve bu yasa dışı yerleşim bölgelerinde kendilerine ucuz konut temin edilen yahudiler. Kimi Irak’tan, kimi Etyopya, kimi Rusya, kimi de Amerika’dan gelmiş. Bugün yüzlerce yıldır Filistinlilere ait olan bu topraklarda yaşamaktalar. Bu fotoğrafta yerleşimciler, ordu ve polisin desteğiyle, Kalkilye yakınlarındaki Wadi Raşa’da bulunan yerleşim yerlerini genişletmekte, yani yeni topraklara el koymaktalar.
Majority of settlers are Jews from around the world, which have an open invitation by Israel to move to the motherland and are than offered a cheap housing in one of the illegal settlements. Iraqi, Ethiopian, Russian, American Jews, to mention just a few, now live on the land which has belonged to Palestinians for centuries. In this picture armed settlers supported by the army and police were in full force securing annexation of more land for building of the settlement fence in Wadi Rasha village near Qalqiliya.


El Halil’de, kent merkezindeki bir alanı işgal etmeye karar veren 500 kadar Amerikalı yahudi yerleşimci, 1500 İsrail askeri tarafından korunmakta. Bu yerleşimciler, özellikle Filistinlilere ve uluslararası yardım görevlilerine karşı gaddarlıklarıyla tanınmaktalar. Bir kaç hafta önce bir yerleşimci, 17 yaşındaki bir Filistinli kızı öldürdü. Yerleşimcilerin çocuklarının vahşi ve saldırgan tutumları da çok sarsıcı. Yerleşimciler, her türlü çer çöp ve taşı sürekli olarak El Halil çarşısının üzerine atmaktalar.
In Hebron 500 American setters who decided to occupy an are in the centre of the old town are protected by 1,500 Israeli soldiers and are known for their brutality towards Palestinians and international humanitarian workers. Only couple of weeks ago a settler killed a 17 year old Palestinian girl.
The aggressive behaviour of the settler children is frequently highlighted as particularly shocking.
Settlers throw stones and rubbish form the homes they occupied on to the suq bellow. The pictures show the metal nets needed to be erected to prevent injuries to the shoppers and traders.


Fotoğraflarda, yerleşimciler tarafından çarşının üzerine atılan taş ve çöplerin insanları yaralamasını engellemek için çekilen tel örgüyü görmektesiniz. Yerleşimcilerin, kentin içme suyuna pis su karıştırdıkları da anlatılmakta.
With their top of the hill positions and numerous walls and fences surrounding them, the illegal settlements look like medieval fortresses.
There are many examples of settlements’ sewage polluting drinking water of the Palestinian villages below.


Filistinli köylülerin, yerleşimlerin yakınlarındaki tarlalarında çalışma teşebbüsleri, istisnasız her seferinde yerleşimciler ve askerlerin engellemesi ve şiddetiyle karşılanmakta.
Without exception any attempt to work on the land near the settlement fences is met by obstruction or violence by the armed settlers and the soldiers.


Nablus yakınlarındaki Burin köyü halkı, yerleşimin yakınındaki tarlalarında çalışırken saldırıya uğradı ve askerler tarafından çalışmaları engellendi.
Villagers from Bureen near Nablus, attempted to work on their land near the settlement and were attacked and prevented by the army.


Filistin ve Halkı Güzeldir - Palestine and its people are beautiful



Filistinli bir arkadaşımın Amerika’da mülteci olan annesi, bütün bu olanlara rağmen, Filistin’in ne kadar güzel bir yer olduğunu hatırlatmıştı.
A Palestinian friend’s mother who is a refugee in America told me not to forget amongst all the problems, how beautiful Palestine was.



Haklıydı. Filistin’in zeytin ağaçları ve çiçeklerle donanmış dağları ve tepeleri nefes kesici güzellikte.
And she was right. The beauty of Palestine is breathtaking, with its rocky hills covered in ancient olive trees and spring flowers.


Fakat Filistin’in en güzel özelliği insanları. Sıcaklıkları, misafirperverlikleri, birbirlerine karşı saygılı ve şakacı tavırları muhteşem. İsrail’in aşağılayıcı işgaline karşı direnişi bir an bile bırakmıyorlar. Beni en çok şaşırtan şey, yerleşimcilere ve İsrail askerlerine karşı nefret duymamaları oldu. Onların sadece topraklarından çekip gitmelerini istiyorlar. Bu fotoğraf, Toprak Günü kutlamaları sırasında Cema’in köyünde çekildi.
But the most beautiful feature of Palestine is its people. The friendliness, the hospitality, the respectful treatment of each other and foreigners and  their sense of humour are legendary.  They are immensely proud people who never fail to resist the humiliating Israeli occupation. I was amazed by the absence of hate and aggressiveness towards the settlers and occupation soldiers.


Batı Şeria’nın çocukları – onları nasıl bir gelecek bekliyor?
West Bank children - what is their future going to be like?
By: Rada Daniell